
Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Cornell, Tulane ve Oklahoma üniversitelerinden sosyologlar tarafından yapılan yeni bir çalışma, 1980'lerin sonlarında ve 90'ların başında doğan Amerikalı gençliğin organize dinden uzaklaştığını ortaya koydu. Ancak, bu duraklama, Tanrı'nın inancının tamamen terk edildiği anlamına gelmez. Gençler kiliseler veya camiler gibi kurumsal yapılarla bağlarını kırsalar da, bireysel maneviyatları ve bireysel düzeyde iç araştırmalar devam ediyor.
Birçok din azalıyor
Nisan ayında Socius dergisinde yayınlanan Demir Kafesinden Kırılma: Amerikan Din Inda başlıklı makale, 1.300'den fazla Amerikalının gelişimini inceleyen uzun vadeli bir çalışmanın sonuçlarını paylaştı.
Ulusal gençler ve din çalışmasında, katılımcılar 13-17 yaşındayken dört farklı ankete katıldılar. Bu araştırmalarda dini kült sıklığı, dua alışkanlıkları, meditasyon ve dine karşı tutumlar ölçülmüştür.
Araştırma, organize dinlerin sosyal etkisindeki azalmaya rağmen, bireysel inanç biçimlerinin daha kalıcı olduğunu ortaya koydu. Tanrı'ya inanma oranı yüksek olsa da, kiliseye veya dini topluluklara katılım önemli ölçüde azalmıştır.
Şirket dininden duraklamada ne var?
Cornell Üniversitesi ve Çalışmanın ana yazarı Sosyoloji Doçenti Landon Schnabel, bu duraklamanın yüzeysel veya geçici olmadığının altını çiziyor:
“İnsanlar sadece dini kurumları siyasi nedenlerle bırakmakla kalmaz, aynı zamanda bireysel değerlere karşılık gelmedikleri için de giderler. Bireyin kutsallığındaki inançları kurumların beklentileriyle çelişir.”
İnanç bitmedi, şekli değiştiriyor
Araştırmanın sonuçları, dini kurumlara genç Amerikalıların katılım oranlarının hızlı bir şekilde azalırken, bireysel dua ve meditasyon gibi pratik uygulamaların devam ettiğini göstermektedir. Kısacası, gençler geleneksel yapılardan uzaklaşsa bile, inanç tamamen kaybolmadı, ancak sadece form değişti.